Sosyal Medya

Kürsü

Fatma Aliye’nin kızı Rahibe İsmet-Ümit Meriç

Zübeyde İsmet Faik Topuz, 1901 yılında Mehmet Faik Bey ile Fatma Aliye Hanım’ın dördüncü çocukları olarak dünyaya geldi. Babası Kolağası Mehmet Faik Bey, Gazi Osman Paşa’nın yeğeni idi. Annesi Fatma Aliye Hanım ise, 19. asırda yetişmiş devlet adamı, tarihçi, hukukçu Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı, aynı zamanda Türk edebiyatının ilk kadın romancılarındandı. Zübeyde İsmet, annesi Fatma Aliye Hanım’ın ısrarlarına rağmen Dame de Sion’a devam etti. Zira o ablasının aksine Dame de Sion sörlerini sevdiğini söylüyordu. 1926 yılında Amerika’ya kaçan Namık Kemal’in torunu Selma Ekrem’den üç yıl sonra, ardında yalnızca “hür yaşamak için gidiyorum” yazan bir mektup bırakarak evden kaçtı. Babası ve annesi ömürlerinin son demine dek onu aradılar ve sadece Fransa’da bir manastırda rahibe olduğu bilgisine ulaşabildiler. Hem annesi hem babası hasret içinde vefat ettiler.



Karagümrük’te Nureddin Cerrahi Asitanesi’nde bir akÅŸam, 1987-88 yılları olmalı, St. Antoine Kilisesi’nin papazları Muzaffer Efendi’yi ziyarete geldiler, sohbete dâhil oldular. Ben de Fransızca tercümelerini yaptığım için orada bulunuyor idim. Gelenlerden bir tanesi, benimle daha çok muhatap olan Padre Luce adlı zat daha yakinen tanışmak istediÄŸini, nasıl bir eÄŸitimden geçerek Ä°slami kimliÄŸimin oluÅŸtuÄŸunu merak etiÄŸini söyledi ve bir konferans vermek üzere beni St. Antoine Kilisesi’ne davet etti. St. Antoine Kilisesi malum BeyoÄŸlu’nda, Galatasaray’da. Ãœstte herkesin girdiÄŸi kısım var, bir de altta ÅŸapel var. Küçük bir kilise… Burası sadece o kilise yetkililerinin girebildiÄŸi bir ibadet mekânı…
Orada birçok rahibenin huzurunda içimdeki cennete yolculuk serüvenimi etraflıca anlattım. AÅŸağı yukarı yirmi kiÅŸi vardı. Saint-Joseph’ten, Saint Paul’den, Saint Benoit’dan Ä°stanbul’daki diÄŸer kiliselerden rahip ve rahibeler…
KonuÅŸmam bittikten sonra aÅŸağı yukarı 65 yaÅŸlarında orta boylu, beyaz yüzlü, başında rahibe ÅŸeklinde arkadan başörtüsü baÄŸlanmış, üzerinde rahibelerin son dönemlerde benimsemiÅŸ oldukları kıyafetlerden olan bir hanım yaklaÅŸtı. Ve hayret ettiÄŸim bir Türkçe ile, “Ben Ahmet Cevdet PaÅŸa’nın torunu Ä°smet Hanım’ım” dedi. Bunu duyunca ben hayretlere düştüm, çok memnun olduÄŸumu ifade ettim. O da, “Ben de sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Sizi bir gün Dame de Sion’a davet etmek istiyorum, ben ÅŸimdi oradayım” dedi. Ben de, “Hay hay, memnuniyetle” dedim. Hemen bunun arkasından ilave etti. “Yalnız bana lütfen neden Hristiyan olduÄŸumu sormayın, ben sizi tanımak istiyorum ama…” dedi. Ben de, “Peki, rica ederim” dedim.
Dame de Sion’a bana verilen günde gittim. Orada da sohbet ettik. Beni izzet ü ikramla ağırladılar ve orada gezdirdiler. Sonra Ä°smet Hanım bana Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olan ve üzerinde Cevdet PaÅŸa’nın resminin bulunduÄŸu bir pul hediye etti.
Ä°smet Hanım’ı bir daha görmedim. Ama onunla ilgili bir haber öğrendim bir Yahudi madamdan. Caddebostan ReÅŸit Bey Plajı’nda, ki ReÅŸit Bey benim dayım olur, oda komÅŸum olan bu Yahudi madam çok hayır sahibi bir hanımdı; Eminönü çevresindeki çocuklara bakardı. Bu hanım meÄŸer Ä°smet Hanım’ın arkadaşıymış. Nereden arkadaÅŸ olduklarını bilmiyorum. Ben o Yahudi hanım ile yaz aylarında dostluk kurdum. Ondan ÅŸunu öğrendim. Bir gün Büyük Ada’dan ayrılmış Ä°smet Hanım, motora binerken denize düşmüş, zor kurtarmışlar kendisini. Bu kadar. Benim Ä°smet Hanım hakkındaki bilgim bu. Yalnız ÅŸunu biliyorum, Dame de Sion’da okuyor. Dame de Sion’u bitirdikten sonra Cezayir’e gidiyor. Ve Cezayir’de bir manastıra girip rahibelik yolunu tamamlayıp dönüyor. Hakkındaki bilgim bundan ibaret.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.